Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Mart 2018 Cumartesi

UZAKTAKİ ÇOCUKLUĞUM


UZAKTAKİ ÇOCUKLUĞUM

Kör karanlığında sabahın
Göğü delen yanık yankılı sesleri
Çil horoz olanca gücünde bağırırken
Ya çomar hele o hiç dayanamaz
Durup dururken havlardı bahçede
Uzaktan uzağa cır, cır böceklerinin sesleri
Göl kurbağaları orkestra ortaklığında sabahlara kadar
Gırgır şamata
Eğlenmesin’mi  cır, cır böceği
On ay toprak altında 
İki ay yaşanacak ömürde
Ne yapsaydı yani, iki ay saz çalıp söylemesin mi şarkılarını
Topu, topu sadece iki ay ömür
Kömür tozu bulanmış yollar
Kıştan kalma, kaymasındı Ahmet amca, Nazlı teyze
Soğuktan buz tutmuş yollarda
Serin eser rüzgar dinar sabahında
Görünmüştü top tepe adım, adım
Yürürken aralıklarla tekke mahallesine
Döşenmiş taşlı yollarda hatıralarım
Çocukluğum burada geçti yokuşlarda
Oradan, buradan bulduğumuz tahta parçaları
Sabunlanmış altları, 
Kaysın taş yollar üstünde
Saldık mı tepeden aşağı peş peşe
Gökyüzünde kayan yıldız olurduk sevinçle, neşeyle
Kimse kızmaz kayarken çıkan gürültüye
Aldırmazdı büyükler takip ederdi ışıltılı gözlerle
Köpüklenirdi sabunlanmış taşlı yollar yağmur yağanda
Körebe, saklambaç, kovboyculuk ne çabuk geçmiş yıllar
Yeni, yeni maceralar hatırladıkça 
Dikeni temizlenmiş tellerden iki tekerli tel araba
Hatice teyzenin çatısından çekilmiş kamışlardan, at
Kenarları kesilmiş, minibüs lastiğinden çember
Paçavra doldurulmuş, topum
Bazen dışı deri olan, futbol topumuz da vardı tabii 
İçi yoktu ya da patlaktı, çare çoktu bizde
İçine balon koyar şişirir yine oynardık 
Biraz yumuşak olurdu ama olsundu 
Zaten başka topumuz da yoktu
Maçlarımız tek kale olur kıran, kırana
Adımız ya rüzgar, ya fırtına yada kaplan kalecimiz
Ama incitmeden, sevecen, dostça 
Hemen, hemen hepimizin bir iki sapanı olurdu
Lastik bağlanan çatal maki ağacından yapılırdı ki
Biraz ısıtılıp ta şekil verildi mi harika bir araç olurdu
Lastikleri patlamış kamyon lastiğinden kesilmiş ince, ince
Çatala bağlandığında basit ama şahane bir silah olurdu
Ger bırak tamam, kurşun gibi, hızlı
Bütün oyunlarımız mevsimi geldiğinde kendiliğinden 
Ortaya çıkardı oyun zamanı, oyun şekli
Ha birde yay ve ok yapardık, kamışları da ya sazlıktan 
Ya da komşu evlerin çatılarından
Ucundaki sivri demiri ise demirci Osman amcanın 
Dükkan önüne atılmış parça sac kalıntılarından toplar
Uygun olanları kıvırıp kamış uçlarına yerleştirirdik 
Hem uzağa, hem de atıldığında, saplansın diye
Patlangaç ağaçları, bizim oyun araçlarımız arasında başköşeyi alırdı
Nasıl mı, patlangaç ağacının içleri süngerimsi bir yapıda olur
Uygun uzunluk ta  10 – 20 cm arasında keser  içini boşaltır
İç kısmına uygun sert olan karaağaç çubuklarından itenek yapar
Kullanıma hazırlardı, mermilerimi çitlembik, çıtlık ağacının meyvelerini
Kullanırdık sağa, sola bir, birimize canımızı yakmadan acıtmayacak 
Şekilde atardık
Uçurtmalar uçuncaya kadar üzeri maki çalılıkları ile örtülmüş bahçe duvarları
Tepeler, çukurlar, bağ, bahçe ve hasadı bitmiş tarlalar 
Bizim oyun alanlarımızdı, daha çok suçıkan, su deposu, kale yıkığı
 Birde maç dendi mi akan sular durur hepimiz zıpkın gibi futbolcu kimliğine bürünürdük
Sahamız belliydi, Arif ağanın tarlası,
Ne zaman top oynamaya başlasak, sonunu getiremezdik, 
Yok, yok kavgadan değil arif ağanın hanay tipi evinden tarlasını gözler
Bizi tarlasında gördüğünde, iki tekerli atla çekilen bir arabası vardı
Çok güzeldi tüm çocuklar beğenirdik, hele atı bembeyaz kocaman bir aygırdı
Güçlü, güzel, alımlı bize yaklaştığında kaçmaya başlardık
Tabii hiç yakalanan olmazdı, 
Hep böyle haytalık mı yapardık, tabii ki hayır, 
Burçak tarlasına gider burçak yolunmasında yardımcı olurduk
Sarı Mıstık dayının tarlasında, akşama kadar sıcak altında
Bıkmadan, usanmadan, hoyratça bizden beklenenin üstünde
Çalışır çaba gösterirdik.
Baharda yağmurlar başlayınca, sütleğen otlarının altında biriken
Salyangozları kovalar dolusu toplar, istakoz cu yüksele satardık
Galiba kilosunu yirmibeş kuruştan bizden alır, aman ha yeğenim 
Benden başkasına  satmayın diye de tembih ederdi !
Meyve zamanı geldiğinde bahçelerin hemen, hemen hepsini ve hepsinde
En güzel meyveler nerde hangi bahçede olduğunu adımız gibi bilirdik
Parmak gibi kırmızı dutlar, içi çiftli bademler, al yanaklı elmalar, sapsarı ekmek ayvaları
Hepsi de bizden sorulurdu, ama hiçbir ağaca asla zarar vermez, kararını bilir,
Asla meyveleri torbalara, toplamaz, yiyeceğimiz kadar alır, başka bahçelere geçerdik
Şimdi bakıyorum da, o oyun oynadığımız, küslüğün adı bile geçmediği, 
Yaptığımız hafif kavgaların, hayali bile kaybolacak tarzdaydı
Çeti ninenin evi, trenci Ömer in bahçesi, Abidin dedenin asma altı, Afyonlu boyacı Nuri’nin camızları
Kör Ahmet’ in bahçesi, Plakçı Şevki’nin terası, İzmirli Osman’ın bayozları, 
eşekçi Osman’ın evi, hamal Ahmet’ in  Tahtaları, aşçı Zeynep’ in beton merdiven leri , 
toy Musa’ nın kamyonu Mahallenin iki musluklu biriket ten yapılma çeşmesi 
Yıkılmış yok olmuş her şey, her yer kentsel dönüşüme teslim olmuş, Babamın bahçe kenarı mahalle çocuklarının toplanma yeriydi, tüm çocuklar oraya gelirdi gündüz akşam fark etmezdi evinden çıkan çocuklar soluğu orda alırdı  oyun kararları orada alınır, orada başlardı, şimdi ise yerinde yeller esiyor, orası bizim karargahımızdı, mutluluğumuzun çoğaldığı, tamamlandığı sihirli bir yerdi, anlatımlar, fıkralar, masalların, gülüşmelerin kahkahaların, gökyüzüne yayıldığı yerdi, tüm mahallede bağlılık vardı, hatır gönül saymak bir erdemdi, gece yarılarına  kadar oturulur, oyunlar oynanır, kimse kimseye karışmazdı, biz oyunlarla oynarken, büyükler de toplanır hem de dinara kuş bakışı bakarken, koyu muhabbetlere katılırlardı. Oralar ne oldu tüm çocukluk hayallerim birlikte yok oldu. Çocukluk yıllarımızın yerinde yeller esiyor artık, 
Çok güzel vaadlerle kandırılmış mahalle sakinlerini yerin den yurdundan etmişler,  oralarda artık, lüks villalar, taşlı yollar yerinde asfalt yollar, eğlence, dinlenme merkezi olmuş, yeni yapıların yüzü, görüntüsü, soğuk hem de çok soğuk, hatta itici bir görüntüyle bezenmiş yapılar 
Orada yaşadığımız yerdeki güzellikler belki şimdi yok, biz nerede miyiz , biz sadece bedenen  orada değiliz 
Ruhen fikren hayalen biz yine ordayız, hiç kimse bizi görmüyor, fark etmiyor, ama biz hala oradayız, oyunlarımıza bağlılığımızla, dostlarımızla, biz hala oradayız.


             hamtunay – 0107150830 / Dinar – suçıkan mahallesi / Dedeoğlu caddesi